MEHMET SALiHOGLU HOBÝ ATELYESi ne girmek icin TIKLAYINIZ.
Sualtı Arkeoloji Enstitüsü - İnceleme: Mehmet SALİHOĞLU
Adres: Sualti Sokak No. 2, Bodrum 48400, Türkiye Telefon: 90 252 3162248
Kütüphane; hafta içi, sabah 09:00-12:00 öğlenden sonra 13:00-17:00 arası araştırmacılara açıktır.
Kütüphane sorumlusu Nurgül Külah'tır ve (252) 316 2248 nolu telefondan kendisi ile iletişime geçilebilir.

Gemi Modelciliği ile Sualtı Arkeoloji arasında ilgi kurmam; Marmara adası'ndaki hem tatil hem de modelciliğe yararlı olmak adına 19 Temmuz 2004 tarihinde ailem ile birlikte çıktığımız seyahatle başlamıştı.

RASiH VERDiGiL HABERi iCiN  TIKLAYINIZ...
Yine amatör araştırmacı gazeteci ve amatör modelci kimliğimle ailemle birlikte çıktığımız 29 Haziran 2009 - 7 Temmuz 2009 tarihleri arasındaki Bodrum seyahatimizde ilk defa Sualtı Arkeoloji Müzesini gezme fırsatını bulmuştum.
 
Daha sonra yine ailemle birlikte gerçekleştirdiğimiz Datça seyahatimiz sırasında (20 gün: 23 Haziran 2012 - 12 Temmuz 2012) değerli ağabeyim, dostum, Sayın Rasih VERDİGİL ile birlikte Sualtı Arkeoloji Müzesine 2. kez gidip kütüphanesini ziyaret etme şansı bulduk.
 
Artık zincirin halkaları birleşiyordu...
RASiH VERDiGiL HABERi iCiN  TIKLAYINIZ...
 
'Artık adını sık sık duyduğum ve gördüğüm George F. Bass ve kitapları için internetten zaman zaman araştırma yaparken soldaki Türkçe çıkan kitabı gördüm ve hemen peşine düştüm.
 
Daha o sıralarda ikinci el bulmanın mümkün olmadığı bu kitaba bütün merak ve ilgimle hayatımın en yüksek ücretini ödemiştim, 400 TL ye yakın. Şimdi 300 - 600 TL arasında olan bu kitaba ödediğim para helal olsun, bütün merakımı giderdi okuyunca ve elaltı kitabı oldu konusunda.
 
Kitabın anlatımı çok akıcı ve anlaşılır, başka bir dünyanın içine adeta dalıyorsunuz ve kendinizi bu büyük ailenin bir parçası hissediyorsunuz... ' Mehmet SALİHOĞLU
DENİZLER ALTINDA ARKEOLOJİ
"DÜNYANIN BİLİNEN EN ESKİ BATIK GEMİSİ ÖNÜMDE UZANIYORDU AMA KAZISINI PLANLAMAK İÇİN BEŞ DAKİKADAN FAZLA ZAMANIM YOKTU." GEORGE F. BASS
“Su altı arkeolojisinin babası” George F. Bass, ilk kez 1960'ta Bodrum, Gelidonya Burnu'nda çalışmalarına başladı ve bu çalışma bir arkeolog tarafından yürütülen ilk denizaltı kazısı olarak bilim tarihine geçti. George F. Bass, bu adımla Türk ve Dünya arkeolojisinde yeni bir çağ başlatmış oldu. Tam 372 sayfalık bu eşsiz eserde, aynı zamanda bir müze ve enstitü de kurmuş olan yazarın Bodrum ve çevresinde gerçekleştirdiği kazı çalışmaları, ekibiyle yaşadığı unutulmaz olaylar, geliştirdiği teknikler ve dünyanın en önemli batıklarının keşif öyküleri benzersiz fotoğraflar ve çizimler eşliğinde sunuluyor. Yazar, çarpıcı keşiflere imza atmadan çok önce, su altı macerasının hayatına nasıl girdiğinden itibaren anlatmaya başlıyor hikayesini. Okur, daha öykünün başladığı yerden itibaren bambaşka bir dünyada buluyor kendini. Yazarın ilk antik gemi kazısından Bodrum Müzesi'ne uzanan çalışmalarıyla devam eden eser, buluntuların da incelendiği Buzdağı'nın Saklı Kısmı ile iyiden iyiye su altının gizemlerine ışık tutmaya başlıyor. Bodrum sularının derinliklerinde kazı çalışmaları yaparken George Bass ve çalışma arkadaşlarının yaşadığı korku dolu anlarla heyecanın doruğa taşındığı Denizler Altında Arkeoloji'de, haritalama teknikleri de orijinal çizimler eşliğinde paylaşılıyor. Asherah ise bu filmin en önemli karakterlerinden biri. O, George F. Bass'ın '60'lı yıllarda kullandığı 4,5 ton ağırlığındaki ilk denizaltının adı. Çığır açan buluşlarda yazar ve ekibinin görkemli ve en iyi dostu. Ona adını veren kişi ise yazarın eşi Ann Bass... Denizaltı ile dalışlarına devam eden Bass ve ekibinin çalışmalarındaki bir sonraki adım ise buluntuları sınıflandırmaktı. Parçalar dev bir puzzle gibi sabırla birleştirilirken fotoğraflarla ölümsüzleşen bu tarihi anlara tanıklık ettiğinizde, nefeslerinizi tutacaksınız. Bass'ın ilk buluntularından, son dalışına kadar su altı arkeolojisinde çığır açan çalışmalarını kayda alan Denizler Altında Arkeoloji, filmlere konu olabilecek kadar renkli ve maceralarla dolu bir yaşamı da gözler önüne seren, destansı bir yapıt.
"2002 yılının 12 Haziran günü, karım Ann ve oğullarım Gordon ve Alan izlerken, Amerika Birleşik Devletleri'nin 43. Başkanı George W. Bush, Ulusal Bilim Madalyası'nı boynuma astı. Olağanüstü ödüllendirici bir kariyerin doruk noktasıydı. Bir başkasını hayal edemem. Yeni bir akademik disiplin olarak batık arkeolojisini yarattığım için bana ulusun en yüksek bilim onuru verilmişti. Seremoniye kadar uzanan uzun ve bilinmez yolculuğum 1960 yılı başında Philadelphia’da Genç Hıristiyan Erkekler Birliği'ndeki bir dalış kursuyla başlamıştı. Hak ettiğim bu dalış sertifikası, yıl sona ermeden antik bir gemi batığını kendi bütünselliği içinde deniz dibinde kazan ve bu kazıdan itibaren Tunç Çağı Ege'sinde Yakın Doğu denizcilerinin rolünü teşhis eden ilk kişi olduğum Türkiye’deki Gelidonya Burnu'na bir biletti.
Yepyeni bir alanda başından itibaren bulunuyor olmakla, daha önce hiç yapılmamış şeyleri yapma fırsatım vardı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın izni ve Peter’ın teşvikiyle 1960 yılında Türkiye’nin en çok ziyaret edilen arkeolojik müzesi haline gelen bir müze kurmaya başlamış olmaktan gurur duydum. 1964 yılında, Connecticut, Groton’da Ann’i Amerika Birleşik Devletleri'nde inşa edilen ilk ticari denizaltı Asherah’ı şampanya şişesini kırarak denize indirirken izledim. Üç yıl sonra ekiplerimden biri ilk kez antik bir batığın yerini sonarla tespit etti. 1970 yılında sadece batık arkeolojisine adanmış bir enstitü, Su Altı Arkeoloji Enstitüsü'nü (INA) oluşturdum ve sonra Amerika Birleşik Devletleri'nde su altı arkeolojisinde ilk akademik programı Texas A&M Üniversitesi'nde kurdum; bölümün şu anda basınçlı hava ile dalmada rekorlar kıran öğrencileriyle birlikte, dört kıtada batık gemiler arayan ve kazılarını yapan yedi öğretim üyesi var.
Eğer sudan korksaydım, Türkiye’de çalışmak için bir arzum olmasaydı ya da uzmanlığım için Tunç Çağı'nı değil de nümismatik dalını seçmiş olsaydım bir antik batığın her yönüyle kazısını yapan ilk kim olurdu diye merak ederim.
Ben istiyordum. Ve hazırdım. Yoksa sadece alın yazım mıydı?" GEORGE F. BASS
"Mare Nostrum"
Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, seramik cam bölümü mezunu ama öğrenciliği sırasında arkeolojiyle ilgilenmeye başlamış. Özellikle deniz ve gemi arkeolojisi ile ilgi ve merakı vardı. 1993 yılı ortalarından beri bu işin içinde, 1995 ten beri INA ekibi ve emekli olanlarıyla çalışmış. Kazılarda, Cemal hocayla 2000 yılından beri yakınen çalışmakta, bunların arasında kadırga ve Yenikapı batıkları en uzun sureli olanlar.
Sağdaki fotoğraf: Röntgeni çekilip içinde kayda değer bir bulguyu içerdiği görülürse çıkarılan parçalar çalışılmaya başlanmakta ve çok emek ve süre gerektirmekte...
"Yapılan uzun süreli çalışmalar hiç bir zaman bitmemekte çünkü özel bir madde ile birleştirilen materyaller daha sonraki yıllardaki yapılacak araştırmalara olanak tanımakta...
Yoğun emek, araştırma ve uzun süreli bilimsel çalışmalar sonucu elde edilen bilgiler geçmişe ışık tutarken geleceğin de ipuçlarını vermekte...Adeta hemen batığa dalacakmış gibi hazır olan siz sualtı camiasına saygılarımızı sunarız" Mehmet SALİHOĞLU
"Sabah ilk durağımız Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü oldu. Enstitü müdiresi Tuba Emekçi ve Doc.Dr. Cemal Pulak'ın çok değerli anlatımlarıyla dolu dolu bilgi edindik. Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki kendimizi hem özel , hem de binlerce yıllık tarihin tanığı olduğumuz duygusuyla dolu hissettik. Kendilerine bu yakın ilgileri ve nerdeyse yarım günlerine bize ayırmak nezaketini gösterdikleri için teşekkür ederiz. Ekibin kıdemlilerinden Tufan Turanlı ile de tanışma fırsatı bulduk ve başkanlığını yaptığı, katıldıgı Ertuğrul Fırkateyni batığı çalışmaları ile ilgili bilgiler aldık.
Bu arada çeşitli gruplarımızda "Mare Nostrum" nickiyle yazılar yazan arkadaşımızı tanıma fırsatını bulduk." Ahmet Cengiz Dumlupınar
" Özetle belirtecek olursak Bodrum Müzesi'nin bugünkü hale gelmesini sağlayan George F. Bass ve ekibi daha sonra kurumsallaştırdıkaları bu Enstitü ile Sualtı Arkeolojisi'ne ve başta Bodrum müzesi olmak üzere bir çok projeye katkıda bulunmaya devam etmektedirler.
Özellikle Sualtı Arkeoloji Enstitüsü ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi ile ilgili gördüğüm önemli bir ayrıntıyı mercek altına alarak bir tespitimi belirtmek istiyorum. Enstitü kütüphanesi bütün araştırmacılara açık, fakat Müzenin kütüphanesi yönetim binasının karşısında ve demir bir kapı ile kapatılarak bir tabelada "Personel harici girilmesi yasaktır" gibi bir ibare olduğu sürece biz bilimsel araştırmalarda elbette geri kalmaya mahkumuz. Yasaklarla baştan engel olan zihniyet değişmedikçe yerimizde sayıp, dururuz.
Görevdeyken bize zaman ayıran o zamanın Müze müdürü Sayın Yaşar Yıldız sayesinde bendeniz zincirin halkalarını birleştirebildim. Böyle istisnai durumlar sayesinde engeller aşılabiliyor ama dediğim gibi bunlar istisnalar...
Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Batı'nın arge'ye, bilgiye verdiği önemin ve gereğinin %10'nunu biz gerçekleştirebilsek inanınız bizi hiç kimse tutamaz. Çünkü bizim genlerimizdeki pratik zekamız küçümsemez ve doğru bilgiyle desteklendiğinde çok yol alacağımıza inanıyorum."
Mehmet Salihoğlu
Bodrum Araştırma merkezi İzmir’li olan Tûba 1991 yılından beri INA’da çalışmaktadır. Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümünde öğrenci olduğu ilk yıldan itibaren Cemal Pulak ve George Bass ile irtibata geçerek INA’ya katılmak istediğini çok kereler belirtmiştir ve Cemal Pulak üç sene sonra kendisine Bodrum’daki laboratuvarda Uluburun eserlerinin konservasyonu ile ilgili bir stajiyerlik önermiştir ve o günden beri Tûba, INA ile çalışmaktadır. 2008 yılında INA Bodrum Araştırma Merkezi müdürü olduktan sonra; tüm personel, sürekli değişen öğrenci, misafir, akademisyenler, merkez binaları, konservasyon laboratuvarları ve INA filosunun idaresinden sorumludur.
 
INA’nın Türkiye’deki tüm çalışmaları, Bodrum Araştırma Merkezi’nde toplanmıştır ve 19 personeli ve başlarında Tûba Ekmekçi’nin idaresiyle çalışmalarını sürdürmektedir. Personelin bir çoğu yıllardır INA ile çalışmaktadır ve merkezde; batıklardan çıkarılan malzemelerin konservasyonu; sualtı arkeolojisiyle ilgili Doğu Akdeniz’deki en büyük yayın koleksiyonunun kataloglanması; merkeze gelen araştırmacıların, öğrencilerin, misafirlerin ağırlanması; INA’nın sualtı çalışmalarında kullandığı gemilerin yıllık bakımları ve araştırma merkezindeki olabilecek tüm projelerin tamamlanması bu tecrübeli ve uyumlu ekip tarafından sağlanmaktadır.
 
Soldan sağa; (ENSTİTÜ'NÜN MARANGOZHANESİNDE)
Doç.Dr.Cemal PULAK, Ahmet Cengiz DUMLUPINAR, Zafer GÜL (Filo Personeli), Müdire Hanım Tuba EKMEKÇİ.
Frederick H. van Doorninck, Jr.
by George F. Bass
I could not have been luckier than to have had Frederick van Doorninck as a colleague for half a century. Fresh out of the army, and with a Princeton degree in Near Eastern Studies, he joined me as a fellow graduate student at the University of Pennsylvania in 1960. The following summer he was on my excavation of a seventh-century Byzantine shipwreck at Yass? Ada, Turkey. Had that not happened, the field of nautical archaeology would not be where it is today, for we would not have the revolutionary contributions Fred has since made to the study of ancient hulls, ballast, anchors, amphoras, and warship rams.
Fred served as assistant director on three of my major shipwreck excavations. I am proud of how many resultant books and articles bear both of our names as authors. Without his exceptional scholarly abilities, these publications would have suffered. In 2007, at an international conference organized to celebrate the quarter-century anniversary of our publication of the Byzantine wreck, one speaker referred to us as the Fred Astaire and Ginger Rodgers of nautical archaeology – indeed, neither of us could have accomplished alone what we have done together.
Discussions with Fred led me to incorporate the American Institute of Nautical Archaeology (now INA) in 1972, and when INA affiliated with Texas A&M University in 1976, he left his teaching position in classics at the University of California, Davis, to become one of the original faculty of Texas A&M’s new Nautical Archaeology Program, working half-time for INA.
Why is Fred unique? There are archaeologists with longer lists of publications, but no one has contributed more new knowledge to our field than Fred van Doorninck. His creativity is always directed toward new areas of research, areas that involve seeing things that no one else has seen before. He does not catalogue and arrange facts, or synthesize other people's ideas. He does not tackle ordinary problems. He gravitates toward the hard nut to crack, because he feels, rightly, that that is where his special talent lies.
When one takes his approach to scholarship, it means tying a large millstone around one's neck. There is no large body of literature to turn to, but endless preparatory work. Our Yass? Ada excavation publication was delayed nearly a decade because Fred was working in a vacuum, trying to understand how an ancient, wrecked ship was built, rather than looking in library stacks for parallels for the artifacts on board. I and the other authors were frustrated and unsympathetic. But no one before had known how the change from shell-first to frame-first ship construction took place (with its major technological, economic and historical implications), or even how to look for it. Thus, Fred spent years gathering necessary measurements and other data for the successful study that led to his understanding the change. This was all new, yet a search through the literature shows that understanding and tracing this change is now a major research concern – all begun by Fred, the first person ever to restore on paper the hull of an ancient Mediterranean shipwreck from its fragmentary seabed remains. He then turned this new branch of scholarship over to J. Richard Steffy and moved on to other things.
Although he is intuitive, Fred's successes come from infinite patience. How many dozens of references to the early history of the warship ram were wrong because no other scholar made the effort he made to review the evidence? His discovery was not due to serendipity but to thoroughness. He reviewed all of the published early representations of rams on pottery, and then turned to those on ancient fibulae, going over old ground. But he found it difficult to make out published representations on the fibulae, so he went back to original excavation reports until he discovered the one fibula, published decades earlier, that changed the date of the introduction of the ram. Why had no other scholar working on this problem noticed it? He later bracketed the ram’s entire history by writing on the demise of the waterline ram.
The length of time it takes to gather the data for Fred’s work cannot be overemphasized. He spent the equivalent of a year of ten-hour days working on the anchors from the Byzantine ship, using an extremely complex process of restoring them to the condition in which they could be studied. But his work should not be measured by the physical techniques he uses, but what he does with the information he retrieves. What other archaeologist could have reached the same valid conclusions about the metallurgy, weights, and uses of ancient anchors? Fred had opened another area of research, which is now commonplace.
Fred next was the first to study in detail evidence for the re-use of amphoras as transport jars. This is no minor accomplishment, the amphora being one of the most common artifacts of antiquity. Yet the discovery came about only after he had spent several spring semesters in Turkey in the careful cleaning and scrutiny of amphoras from our wrecks. Taking from an hour to four days to clean just one of hundreds of amphoras, he found few assistants, including graduate students, who could clean graffiti on amphoras carefully enough for him to study.
A combination of these last two pursuits on the 11th-century Serçe Liman? shipwreck allowed Fred to determine why the Y-shaped anchors of the period were formed as they were, and that at least one of the names in graffiti on the ship’s amphoras was an abbreviated Slavic name. The last discovery led him to learn to read Bulgarian, Russian, and Rumanian and from that he determined that the ship was sailed by Hellenized Bulgarian merchants who lived on the north coast of the Sea of Marmara near Constantinople. Underwater archaeology is not just about diving!
Fred’s current passion is the new study of capacities of Byzantine amphoras, in which he has trained former Texas A&M graduate student Peter van Alfen, now a curator at the American Numismatic Society and an INA director. Their study of the globular amphoras from the Yass? Ada is shedding new light on the military reforms of the emperor Heraclius and the last campaign in his war against the Persians, while Fred's study of the capacities of the Serçe Liman? amphoras has revealed that such studies have unexpected potential as a source of economic history.
Archaeologists usually make their names in areas of specialization. But once Fred has tackled a problem and solved it, he moves on, rather than becoming "the grand old man" of that subject. Others of us can bring public awareness to underwater archaeology, and organize and raise necessary funds for excavations. But none of us can do what Fred does.
And it is fun to be with Fred and his wife Betty Jean, neighbors in both Bodrum, Turkey, and College Station, Texas!
Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği mezunu, yüksek lisansını ve doktorasını Teksas A&M Universitesi Nautical program'da, gemi arkeolojisi programı'nda yaptı ve aynı programda ders vermeye başladı.
Cemal M. Pulak is Associate Professor with the Nautical Archaeology Program at Texas A&M University, and since 1994 has been the Vice President and Director of Research in Turkey of the Institute of Nautical Archaeology. He received his degrees from Bosporus University in Istanbul (B.S. and M.S.) and Texas A&M University (M.A. and Ph.D.). He is Director of excavations of the Yenikapi Byzantine Shipwrecks at Istanbul, the Sultan’s Galley (Kadirga) Project at the Istanbul Naval Museum, and the Uluburun Bronze Age Shipwreck Research and Conservation, Turkey. Recent publications include a number of articles on the Uluburun shipwreck, including in The Oxford Handbook of the Bronze Age Aegean (Ca. 3000-1000 BC) (ed. E.H. Cline, Oxford University Press, 2010). Professor Pulak will be presenting the AIA’s inaugural George F. Bass Lecture in 2010/2011.
 
Sağdan sola:
Doç.Dr.Cemal PULAK, Tuba EKMEKÇİ, Ahmet Cengiz DUMLUPINAR, Tufan TURANLI ve en iyi ve yakın iş ortağı İspanyol asıllı arkeolog ve eşi olan Berta Lledó
1952 doğumlu olan Turanlı orta öğrenimini Tarsus Amerikan Koleji'nde, yüksek öğrenimini de Robert Kolej - Boğaziçi Üniversitesi'nde tamamlamıştır. 1975 yılında Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü'ne araştırma üyesi olarak giren Turanlı 1975'ten bugüne en derini 75 metre olmak üzere 6500'ün üstünde dalış gerçekleştirmiştir.
Görev aldığı sualtı projelerinden bazıları aşağıdadır: 2001-2003: Bodrum, Pabuç Burnu Batığı, M.Ö. 6. Yüzyıl. 1997-2000: Tektaş Batığı, M.Ö. 5 Yüzyıl. 1984-1996: Yüzün üzerinde tarihi batık geminin tespit edildiği araştırmalar 1983-1994: Uluburun 3400 yıllık Tunç Devri batığı kazısı. 1982: Marmara Batık Gemi Araştırması. 1981: Bodrum - Yassıada 7. Yüzyıl. Kazıları. 1977-1979: Serçe Limanı 11. Yüzyıl batığı kazısı. 1975: Şeytan Deresi Tunç Devri batığı kazısı. Turanlı ayrıca bir belgesel yapımcısıdır. 2001 yılında NTV'de haftalık 'Denizin Sesi' programını gerçekleştirmiş olup ayrıca NHK-Japon Televizyonu, TRT, Discovery, National Geographic, History Channel, Alman Focus Televizyonu, Yeni Zelanda Televizyonu gibi bir çok tanınmış televizyon yayın şirketleri ile de çalışmalar gerçekleştirmiştir. INA'daki idari görevinden 31 Ağustos 2008 tarihinde ayrılan Tufan Turanlı Sualtı Arkeolojisi Enstitüsü'nde Ertuğrul Projesi Başkanı olarak faaliyetlerine devam etmektedir.
Ertuğrul fırkateyni çalışmalarını katalog kitap olarak bizlere birer adet hediye etmiştir. Çok teşekkür ederiz.
Sağdan sola:
Doç.Dr.Cemal PULAK, Mehmet SALİHOĞLU, Ahmet Cengiz DUMLUPINAR, Tufan TURANLI ile en iyi ve yakın iş ortağı İspanyol asıllı arkeolog ve eşi olan Berta Lledó
Birgün evde belgesel kanalını seyrederken dikkatimi bastonla yürüyen bir insan çekti, henüz kim olduğunu anlamamıştım ama pozitif enerji almıştım. Koltuğa oturdu, bir kitabı aldı, okumaya başladı... Ama bu o... evet oydu... 'George F. Bass'
Kitap da Türkçe'sini okuduğumun İngilizce baskısıydı. Sanki ailemden birini görmüş gibi oldum ve adeta nefes almadan belgeseli sonuna kadar izledim.
 
Dr. Donald A. Frey
Don Bey’in 1969 yılında gönüllü olarak katıldığı Yassıada’daki geç Hellenistik döneme ait ilk sualtı kazısı, George Bass ve Institute of Nautical Archaeology’nin (INA) başkanlığına kadar giden 40 yıllık bir birlikteliğin de başlangıcı olmuştur. Daha sonraki yıl, Peter Throckmorton’la birlikte Yunanistan’da çalışmıştır. 1971 yılında Pennsylvania Üniversitesi adına Bodrum-Antalya arasındaki Türkiye kıyılarında yanal taramalı sonra surveylerinde yer almıştır.
 
Aslında Robert Kolej’de (bugün Boğaziçi Üniversitesi) fizik profesörü olan Don, arkeolog olmamasına rağmen fizik ve teknik bilgisi sayesinde Oxford Universitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Araştırma Laboratuvarında Dr. E.T. Hall ile birlikte çalışarak sualtı kazılarında kullanılacak archaeomagnetic araştırma verileriyle ilgili bilgisayar programları geliştirmiş ve bu konuda Wisconsin Üniversitesi’nde dersler vermiştir. 1975 yılında INA’nın personeli olarak, INA’nın Türkiye’deki ve dünyanın farklı ülkelerindeki sualtı kazılarındaki yer almış ve başarılı fotograf ve video çekimleriyle birlikte dünyanın sayılı yayınlarında yer almıştır.
Ayrıca 4 dili rahatlıkla konuşabilmesi sayesinde kazı sezonu sonrasında gerçekleşen araştırma çalışmalarında sünger dalgıçları ve balıkçılarla yaptığı görüşmeler sonucunda INA veri tabanlarında yer alan batıkların yerinin tespit edilmesine büyük katkıları olmuştur. Bugün dünyanın en önemli batığı olarak kabul edilen Uluburun Batığı da 1982 yılında Don’ın sünger avcısı Mehmet Çakır ile bu şekilde yaptığı bir görüşme sırasında bulunmuştur. Daha sonra Bodrum Müzesi ve INA arkeologlarından oluşan bir grup tarafından bu keşif resmileştirilip 11 yıl sürecek olan kazısı başlamıştır. Bu batık sayesinde sadece Akdeniz’in bronz çağdaki tarihi keşfedilmekle kalmamış ayrıca Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi de, Uluburun sergisinin Almanya’ya ve New Yorkt’aki Metropolitan Müzesine gönderilmesiyle ismini çok daha geniş bir kitleye duyurma imkanı sağlamıştır.
1982 yılında Don Bey INA’nın başkanlığına seçilmiştir. Bu altı yıllık başkanlık döneminde INA şu anki merkezinin üzerinde bulunduğu araziyi satın almış ve ilk binaların inşaasına başlanmıştır. Başkanlık öncesi ve sonrasında Don’ın INA’ya katkıları sayısız olmuştur. Dildeki başarısı sayesindeki gerçekleştirdikleri dışında, dalgıçların sualtındaki çalışmaları sırasında kullanacakları ölçüm ve kayıt cihazlarını yapmıştır, INA’nın keşfettiği 200 den fazla batığın bulunduğu araştırma projelerine başkanlık etmiştir. Don Bey Danimarka’lı eşi Suzanne ile birlikte iki kızlarını büyüttükleri Bodrum’da yaşamakta ve bugün hala INA’nın fahri elçiliğini yaparak enstitünün tanıtımı ve gerekli finansal destek için enstitüye yardımcı olmaktadır. Ayrıca hala yeni bir bronz çağ batığı bulmayı istemektedir...
Ayaktakiler, sağdan sola:
Feyyaz Subay, Tuba Ekmekçi, Mehmet İnhan "Muco", Ahmet İğdirligil 'Luck"
 
Oturanlar sağdan sola:
Tufan Turanlı, D. Sheila Matthews, Yaşar Yıldız, Geoge F. Bass, Frederick H. Van Doorninck.
1958 yılında gazeteci ve maceraperest Peter Throckmorton bu bölgeyi ziyaret ederken, sünger dalgıçlarından çok eski bir batık geminin olduğunu öğrenmiştir. Bu batık, süngercilerin söylediğine göre Gelidonya Burnu’nda sualtında bakır külçelerle birlikte yatmaktaymış. İki sene sonra George Bass ve genç dalgıçlardan oluşan ekibi Gelidonya batığının kazısını yaparak dünyadaki ilk bilimsel sualtı kazısını gerçekleştirmişlerdir. Bu proje Institute of Nautical Achaeology (INA-Sualtı Arkeoloji Enstitüsü) ‘nin kurulmasına; Bodrum Kalesinin Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak değişmesine ve en önemlisi de INA-Bodrum Araştırma Merkezi’nin oluşumuna ilk tohumların atılmasını sağlamıştır.
1950’lerin sonlarında Bodrum kalesi sünger dalgıçları tarafından toplanan amphoraların depolandığı yer olarak kullanılmaktaydı. Daha sonra George Bass’ın gerçekleştirdiği Gelidonya Burnu kazısının ardından, O ve Amerikalı gazeteci dalgıç Peter Throckmorton bu kalenin bir müzeye dönüşmesini önermişlerdir. 1960’lı yılların başlarında T.C. Milli Eğitim Bakanlığı, bu kaleyi müze haline getirmeye karar vermiş ve personel atayarak burasının müze olmasını sağlamıştır. Daha sonra, INA oldukça büyük miktarda eserin konservasyonunu gerçekleştirerek bunları sergilemek üzere müzeye kazandırmıştır.
Bodrum Müzesinin ilk müdürü olan Haluk Elbe 1963 yılında kalenin restorasyonuna, bahçe ve alanların düzenlenmesine başlamıştır. Daha sonraki müdürler; Nurettin Yardımcı (1973-1975) ve İlhan Akşit (1976-1978) zamanında üç katlı İngiliz Kulesi tamir edilmiştir. Bu müdürlerin ardından, Yassıada Sualtı kazısında George Bass ile birlikte çalışan İstanbul Üniversitesi arkeoloji bölümü öğrencisi Oğuz Alpözen 1978 yılında müze müdürü olmuş ve müzenin adını Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak değiştirmiştir. Alpözen’in yorulmak bilmez enerji ve çalışmasıyla ve INA’nın arkeolojik sualtı çalışmalarını devam ettirmesiyle sergiler çoğalmış ve böylece ortaya yüz binlerce ziyaretçiyi etkileyen bir ‘yaşayan müze’ çıkmıştır. 2005 yılında Oğuz Alpözen emekli olduktan sonra, 20 yılı aşkın bir süredir INA’nın sualtı kazılarında arkeolog ve bakanlık temsilcisi olarak görev alan Yaşar Yıldız müzeye vekil müdür olmuştur. Şu anda artık, Müze'nin sorumluluğu Bursa Türk ve İslam Eserleri müzesinde yaklaşık 20 yıllık hizmet verdikten sonra Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesine müdür olarak tayin edilen Emel Özkan’a aittir.
 
 
İlgili Linkler: http://proje.akdeniz.edu.tr/mcri/cedrus/2-2014/Cedrus-26-Erkan_Kurul_George_F_BASS_Denizler_Altinda_Arkeoloji_-_Su_Altina_Adanmis_Bir_omur_Anilar_ve_Kesifler_563-566.pdf