|
Kıyıya
bu kadar yakın seyir demek, 1 mt. Dalgayı 2mt. Almak demek. Hatta
o kadar yakın geçiyoruz ki kıyıya, Sakarya nehrinin ağzında çamur
deryasında gidiyoruz. Bir kaç kütükten son anda kutarıyor, yola devam
ediyoruz. Deniz yine mavi, gökyüzü pırıl pırıl. İleri de Kefken Adası.
|
Nerden
çıktı bu bulutlar şimdi. Hay Allah, rüzgarda amma bindiriyor ha. Dalgalar
da büyümekte. Neyse canım Kefken ada'ya 2-3 mil bir şey kaldı. 20-25
dakika bir şey. Böyle devam. Hata iki de bu işte. Hala vakit varken
derine çıkmamak. Su üstünde olacağına altında olsun. |
Beş
dakkaya kalmıyor. Bir patlıyor ki hava, Karadeniz neymiş anlıyor insane.
Açıkta olsak 2,5 - 3 metre olacak dalga bu kadar kıyıda 4 metreyi
geçiyor. İskelemiz kaya dolu. Çıkmaya çalışıyoruz açığa. Başımızı
dalgalara gömüyoruz. Dalganın dibinde dört taraf deniz. Tepesinde
ise uçuyoruz sanki. Tırmanırken 3 mile düşen süratimiz, inerken 9
- 10 mili buluyor. Yine de ilerleyemiyoruz. Tam çıkıyoruz derken dalgalar
getirip koyuyor eski yerimize. Can yeleklerini giydik. Sırılsıklamız.
Bir yandan dalgaları kolluyor, bir yandan dua ediyoruz. Her inişte
tekne yarısına kadar suya dalıyor. Ne var ne yoksa denizde boca ediyor
üstümüze. |
Bir
yandan telsizle Kefken Ada'da yer alan deniz kurtarmaya ulaşıyoruz.
Diyorlar ki açığa çıkın öyle girin. Kayalara çıkacaksınız böyle giderse.
Biliyoruz da çıkamıyoruz ki. Bizi yalnız bırakmıyorlar. Sezgin
(Öztürk) Kaptan, Nusret Kaymaz, Kenan Yılmaz, Turan
Öztürk, Çetin Acar, Özkan Sevilmiş, İsmail Patan.
Her biri can dost, her biri içten denizciler . Sağolsunlar. Hep bir
ağızdan gayret diyorlar yapacaksınız. Onların verdiği cesaret olmasa
çoktan bırakırdık. Derken "Çaat !" diye bir gümbürtü kopuyor.
Kaldırıp kafaları direğe bakıyoruz. Sapasağlam duruyor. Eeee. Ne oldu
peki derken anlıyoruz dümen telinin koptuğunu. Dualar şahaded getirmeye
dönüyor. Hepimiz çaktırmadan ağlıyoruz aslında. Koca koca adamlar.
|
|