Kitaplar, alet ve malzemeler, planlar, posterler, bitmis gemi modelleri, hepsi bir arada.

Ana Sayfa - Tasarımlar - Gemi Modelcileri - Makaleler - Dersler - Kitaplar - Planlar - Alet ve Malzemeler - Atelye ve Dükkanlar - Kendin Yap - Galeri - Fotoğraf Arşivi - Linkler - Güncel - Geçmiş Zaman Hadiseleri - Pulculuk - Sponsorlar - Mehmet Salihoğlu Hobi Atölyesi - Basın - E-mail

KARASU /SAKARYA SEYAHATiMiZ

Çocukluğumda, çekirdek ailemle (annem, babam ben ve 2 kardeşim) defalarca ziyaret ettiğimiz SAKARYA'ya bağlı Karasu ilçesindeki Kızılcık köyü'ndeki büyük halam ve şimdi rahmetli olan eniştemiz, onların çocukları eniştemin sağlığında yıllar önce rahmetli olan Şaban abi ve şimdi bütün sorumlulukları üstüne alan Şerif abi.
O yıllardan aklımda kalanlar; nayla (ahşap ambar) taş ve ahşap kullanılarak yapılmış evleri, diğer kulübeler…, sepetler, civcivler, tavuklar, horoz, yayık, yemyeşil bahçe ve tarlalar, kalın ağaç dallarından yapılan çitler, balta, odunlar ve odunları kırmak için kullanılan büyük ağaç gövdesi, halamın yere serdiği yumuşacık yer yatağı, süt, minci (lor peyniri), tereyağı, fındık, mısır, karalahana, mısır ekmeği.
Tavuklar komşularının bahçelerine girdiği için artık küçükbaş hayvancılığı yapmıyorlar.
Babam ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu bayram ziyareti beni çocukluk yıllarıma götürdü ve hatıralarımdan izleri görünce çok duygulandım, heyecanlandım adeta o yıllara döndüm. Zaman tüneline girmiştim adeta o kadar aynı kalmıştı ki. Zaman içinde eskiden kullandıkları ev nüfus kalabalık olunca yetmemiş, arazinin yaha yukarısına yeni bir ev yapmışlardı.
Halam ileri yaşına rağmen çalışkanlığından, çabukluğundan hiçbir şey kaybetmemiş maşallah. Bana birini hatırlatıyor: babamı, o da aynı ablası gibi.
Rize'de Nayla Trabzon'da Serander diye anılan ahşap ambara haşere çıkamıyor. Bir nevi kiler gibi de kullanılan Nayla'nın değişik isimleri de mevcut.
Bu konu ile ilgili arşivimdeki Trabzon Dernekler Birliği Kültür Hizmeti yayınlarından Atalay Yılmaz'ın yazdığı "Karadeniz"in İncisi SERANDER - Nayla" isimli kitap iyi bir kaynak.
Bu kitabın yayınından sonra radikal girişimlerde bulunulmuş işte size linki:

www.karadeniz-serander.com

Tomon sırığı denilen bu direğe saman bağlayıp kocaman balya yapıyorlar.
Çocukluğumdaki ziyaretlerimizde olmayan şimdi yeni gördüğüm yeni evleri bahçenin daha yukarısına yapılmış. Halamın hayatta kalan tek oğlu olan Şerif abi evlenince onun çocukları ve yeni torunu ile buraları şenlendirmişler. Maşallah, doğayı, eskiyi koruyarak, akıllıca düzenlerini kurmuşlar artık.
 
Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz ev benim çocukluk yıllarımda onların kullandığı evleri idi. Şimdi fındık zamanı gelen işçilere tahsis etmişler.

Halamın iki ineği hastalanıp ölmüş, kalanlarla idare ediyorlar. Çok üzgün olan halam aileden biri gibi olan ineklerinin ölümüne adeta ağıt yaktı.
Öyle bir döngü ki birbirine bağlı ve çoğalarak birbirlerini etkiliyor. Otlar, büyüyünce saman olarak kışlık olarak istifleniyor. Yazın taze ot yiyen ineklerin sütü ile, peynir, tereyağı, yoğurt, ayran yapılıyor. İneklerin gübresi ekinlere kullanılıyor. Ekinlerin bazı yerleri inekler için sulu yemek yapılıyor. Fındık en önemli ürünleri. Mısırın posası, unu, kendisi ayrı ayrı değerler. Hiçbir şey ziyan olmuyor. Her şey değerlendiriliyor.
Fark ettim ki aslında akrabalarımızın bu yaşadığı köyde her hane ayrı ayrı birer doğal fabrika gibi doğal ve basit tesisler aynı zamanda. Hem burada yaşıyorlar, üretiyorlar ve tüketiyorlar. Gıda ihtiyaçlarının bir çoğunu kendi imkanları ile karşılıyorlar. Fındık zamanı elde ettikleri mahsulle de diğer ihtiyaçlarını gideriyorlar. Hem de fındık ihtiyacını gidermede katkıda bulunmuş oluyorlar.
Türkiye'deki köylerde tam kapasiteli, planlı, akıllı, verimli, mümkün olduğu kadar doğal üretimin hayata geçirilmesi halinde yeniden kendine yeten bir ülke haline gelmemiz çok uzak gelecekte olamaz. Tersine göçe (şehirlerden köye) imkan verecek teşvikler akıllıca planlanıp uygulanırsa, tarım ve hayvancılığı gelişen teknolojiyi de uygulayarak hayata geçirecek insanları eğitip Türkiye sathını bacasız fabrika haline getirmek pekala mümkün.
Üzeri örtülü içi oyulmuş ağaç kütüğün içinde mevsimin meyvaları sopalar ile dövülüyor. Sonra sol taraftaki içine sırığın geçtiği dikmenin önüne teneke varil konuluyor. Varilin içine girecek çaptaki bir kapak sırığa monte ediliyor. Meyva sıkacağının büyük ölçeklisi meydana geliyor. Varile konulan ezilmiş meyvalar kolun aşağı doğru bastırılmasıyla sıkılıyor. Varile açılan deliklerden de kovalara sular aktarılmış oluyor.
Halamın oğlu Şerif abiye buralarda hayat nasıl? diye sordum. Verdiği cevap aslında adeta akademik bir araştırma, inceleme, gözlemleme, vak'a tahlili gibiydi:
" Kendini fazla yormadan, planlı, akıllıca, disiplinli çalışır ve yaşarsan, bu günün işini yarına bırakmaz zamanında yaparsan burada hayat güzel."
Sabah yola çıkmıştık, varana kadar acıkmışız, ikram ettikleri öğle yemeği menüsünü özellikle paylaşmak isterim: Karalahana çorbası, mısır ekmeği, pilav üstü kurban eti, sarma, ev baklavası. Değmeyin keyfime…
Halam ve Şerif abi ile babam ve ben Adapazarı Merkez'de ikamet eden Nihat amcamı ve yengemi de birlikte ziyaret ettik.
Yengem bu sene Umre ziyaretine giden babamın bıraktığı sakalına takılmadan edemedi.
Ziyaret sonrası vedalaşıp, halam ve Şerif abi Karasu-Kızılcık köyüne, biz İstanbul'a dönerken hava yağmurlu, karanlık, trafik de yoğundu.