|
18 Ağustos
2015 tarihinde, Balıkesir-Edremit / Altınoluk'a gittik. Hazım
Barut ile tesadüfen karşılaştık. Altınoluk'a geleceğimi internetten
öğrenince aklından, belki buradan geçer de görüşürüz diye geçirmiş. Öyle
de oldu; ardımdan bir ses "Mehmet Bey, Mehmet Bey" baktım ama önce tanıyamadım,
tekrar seslenince ve bana doğru gelince daha da dikkatli bakınca sakal ve
bıyıkları oldukça kısaltmış olduğundan hemen tanıyamadığım Hazım Baba
ve ardından eşi tarafından akrabalarının hemen sahildeki evinin balkonuna
misafir edildik. |
Hoş sohbet
ve soğuk karpuz ile keyfimiz yerine geldi, sağolsunlar...Türkiye çok küçük
hakikaten; Bodrum Gündoğan'da Ahmet
Cengiz Dumlupınar
ile birlikte Rasih Verdigil'i ziyaretimiz sırasında bizi ağırlamışlardı.
|
|
Altınoluk'ta
dere ağzına yakın yerlerde ve sahil boyunca köpürme, koku, bulanık bir deniz
şikayeti ve söylentisi ile karşılaştık. Ancak gittiğimiz gün (kızımla ben
denize girdik) biraz dalga olduğundan bu şikayetleri gözlemleyemedik, yine
bir kaç kişi ile görüştüğümde Kanalizasyon sisteminden kaynaklanan bir kaçak
olduğunu, büyükşehir belediyesi eski elemanları çıkardığı için, yenilerin
tecrübesizliklerinin bir eseri olan bu problemin yaşandığı bilgilerinden
sonra denize girmekten ürktük, çünkü kızım enfeksiyon yüzünden epeyce hastanede
yatmıştı. 2.gecenin ardından Altınoluk'tan ayrıldık. |
Burhaniye
tarafında bir apart otel (Eken
Apart Otel) bulup orada 3 gece konuşlandık. Yakın civardaki sahilden
denize giremedik, ama 3.5-4 kilometre sonrasında Pelitköy sahilindeki plaj
güzeldi. |
Apart oteli
bir aile işletiyor. Aslında Zeytincilik ile geçiniyorlarmış yakın zamana
kadar, ama köylüye danışmadan yapılan uçak ile doğru olmayan (köylüye
göre) ilaçlamalar ve zeytin tarlasının iki köşesinde olması gereken
badem ağaçları olmayınca zeytin yok, verim yok. Bu yüzden apart otel işine
girişmişler, önlerindeki zeytin ağaçlarının olduğu yerlerde ağaçlar seyrekleşmeye
başlamış. Belediye imar vermiş, parsellenmişler, tek tek satılıyorlar, inşaatlar
hızla başlamakta, yeni siteler oluşmakta, zeytinlik alanlarımız yok olmaya
başlamakta. Bizim kızılkeçili bahçemizdeki 10 adedi bulmayan zeytin ağaçlarımızda
bir tane bile zeytin yok bu sene. Zeytin iki senede bir verir ama geçen
sene de rüzgar, fırtına, kuşlardan bir şey kalmamıştı geriye. İklim de bozulunca
olumsuzluklar çığ gibi… |
|
Cumartesi
günü Ayvalık, Tansaş yakınındaki Bit Pazarı ile nostaljik
eşya satan eskicilerin sokağı (bir abimiz tavsiye etmişti)
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
45
sene önce oynadığım oyuncakları müzede görünce çok duygulandım.
İçimdeki çocuk hatırladı o günleri…
|
|
Bu
esnada benim çocuklar bana garip garip bakmaya başlamışlar,
şaşırmışlardı.
|
|
Eşim
benden 7 yaş küçük olduğu için o oyuncakları hatırlayamadı,
ama beni anladı.
|
|
İstanbul'daki
oyuncak Müzesi'ni henüz ziyaret edemedim. İlk fırsatta ziyaret
edip anılarımı canlandıracağım kısmet olursa.
|
|
Koç
Müzesi'ni kurumsal olarak eskiden beri çok beğenmekteyim.
Tüm emeği geçenlere yürekten teşekkür ediyorum. Yitip
gitmekte olan eski binaları onarıp restore ediyorlar,
bir de işi uzmanlarına yaptırıp güzel ve anlamlı neticeler
elde ediyorlar.
İnternetten
araştırma yaparken görsel haberler arasında yakışık almayan
ifadeler gördüm. Acaba eleştiri yapanlar ellerini minik
de olsa bir taşın altına koydular mı?
Sayın
Rahmi M. Koç gibi sanata değer veren işadamlarının
hobileri ve destekleri olmasaydı bir çok eser gün yüzüne
çıkamazdı.
|
|
|
Buradan
çevre çok güzel gözüküyor.
Fotoğraf
çekmek için uygun bir yer.
Eğer
otomobiliniz ile gidecekseniz yollar dar ve bozuk, dikkatli
olmanız gerekiyor.
|
|
Soldaki
fotoğrafın üst kısmındaki fotoğrafı daha önceki yıllarda
çekmiştim.
|
|
|
|
|
Yine
aynı gün Dikili, merkez ve Bademli'yi, Bergama'yı
ziyaret edebildik. Müzenin kapanış saatine az kaldığı için tepeye kadar
çıktık, içeri girmedik ancak daha önceki yıllarda bir arkadaş ile açık
hava müzesini ziyaret etmiş fotoğraf çekmiştim, onu burada paylaşıyorum.
|
|
|
Pazar
günü Kızılkeçili köyündeki bahçeli Robinson Crusoe
tarzı evimize babam İstanbul'dan gelmişti, onu sabah kısa
bir ziyaret ettikten sonra Altınoluk'a yayık tereyağı, peynir
çeşidi, bal tedariki için tekrar gittik.
|
Tereyağ
ve peynirleri yarımşar kilo vakumlu paket yaptırıp gazete
kağıdı ile de sararak minik bagajımıza sığdırıp İstanbul'a
döndük.
|
Evdeki
hesap çarşıya uymadı, yani denize doyamadık ve dinlememedik
yine ama yararlı bir gezi ve çevre incelemesi oldu.
|
Solda
kartvizitini eklediğim üretici firmanın özellikle yayık tereyağı
ve peynir çeşitlerini çok beğendiğimizden kargo ile de yolladıkları
bilgisini paylaşayım da ufak da olsa bir faydam dokunsun. |
|
|