Kitaplar, alet ve malzemeler, planlar, posterler, bitmis gemi modelleri, hepsi bir arada.

Ana Sayfa - Organizasyon - Gemi Modelcileri - Makaleler - Dersler - Kitaplar - Planlar - Alet ve Malzemeler - Atelye ve Dükkanlar - Kendin Yap - Galeri - Fotoğraf Arşivi - Linkler - Güncel - Geçmiş Zaman Hadiseleri - Pulculuk - Sponsorlar - Mehmet Salihoğlu Hobi Atölyesi - Basın - index (for English) - E-mail

Bodrum Seyahatimiz
29 Haziran 2009 - 7 Temmuz 2009 tarihleri arasındaki Bodrum seyahatimizi eşim ve iki çocuğum ile birlikte kazasız belasız çok şükür gerçekleştirdik.
 
Hala taksitlerini ödediğimiz minik otomobilimiz (1.4, Hyundai Getz Foto:1 - 2) ile İstanbul, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Söke, Milas üzerinden Bodrum'a vardık ve aynı yoldan döndük.
Deniz, ada veya yarımada, palmiye, havuz bana hep tatili ve dinlenmeyi hatırlatıyor.
 
Özellikle denize bakınca düşlere dalıyor ve dinleniyorum…
Ağaçların altı soğuk esiyor, yeşilin tadı da ayrı güzel…
Yalıçiftlik' te kalma imkanı bulduğumuz 5 yıldızlı Hapimag Resort Sea Garden Otel ve tatil köyü çok temiz, ayrıntılar düşünülerek planlanmış, personelin çoğu stajer öğrenciler ama profesyonel gibiler.
 
Servis ve aktiviteler güzel. Akşamları müzik ile önce minik cocuklar memnun ediliyor. Sonra büyüklere canlı müzik, daha sonra da gösteriler…
 
Yeni evlendiğimizde balayı için 1998 yılında gittiğimiz Kemer-Club Aquamarine' in animasyonları da çok daha başarılıydı.
Bodrum'un merkezine girdiğinizde hemen gözünüze Bodrum Kalesi çarpıyor.
Fotoğraf şehrin girişinde sol taraftan çekilmiştir.
Fotoğraf şehrin sağ tarafından çekilmiştir.
Guletler ve Kale bodrumun adeta simgesi olmuş durumda…

Bodrum kalesi aynı zamanda Bodrum Müzesi. Kalenin kulelerinden görünen manzaralar harika…

kısa turu tercih edip dolaştım. Amforalar, tunç çapa ve toplar dikkatimi çekti.

Özellikle kale surlarının aralarından aşağıya bakınca üstten görünen bodrum guletleri çok hoş idi.

 

"Günümüzde de aynı coğrafi bölge içinde antik ticari amforaların (amphora) torunlarından çift kulplu testiler, özellikle kırsal yörelerde varlıklarını sürdürmektedirler.

Anadolu'nun bir çok yöresinde hala kendilerine özgü değişik formlarıyla köylülerimizin vazgeçemediği testilerin, 5000 yıllık bir mirası taşıdıklarını bilmek bize nostaljik bir haz vermektedir." Bodrum Müzesi

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yıllar önce vosvos ile Bodrum'a gidip yerleşmeyi hayal etmişler, yıllar sonra bu hayallerini biraz gecikseler de gerçekleştirebilmişler. Bu ikili, artık hepinizin tanıdığı Rasih VERDİGİL ve MERAL OKCU.
 
Bu seyahatimizde yaklaşık bir aydan da fazla süredir Turgutreis beldesine tamamen yerleşen Rasih VERDİGİL ve Meral OKCU' ya da iki defa uğrayıp bir gece de misafirleri olduk. Bu arada Rasih Beyin annesi ile de tanışma fırsatı bulduk. Gösterdikleri samimi ilgi ve yakınlık için kendilerine teşekkür ederiz. Daha önce Çorlu'daki evlerini de ziyaret etmiştik.
"Boyun fıtığı teşhisi konulduğundan Rasih araba kullanmama izin vermediği için kızımı (vosvos'umu) Rasih'e emanet etmek zorunda kaldım. Boynumda boyun korsesi, arabanın arkasında çiçeklerim tıklım tıklım bir arabada seyahat etmek zorunda kaldık.
Haddimizi bildiğimiz için kamyonların arkasından, yani sağ şeritten giderken kamyon şoförleri daha da sağa çekilerek bize yol verdiler. Soldan hızla giden araçlar ise, hem onlara bir engel teşkil etmediğimizden, hem dünyanın en sevimli arabasının tırmanışını gülümseyen yüzlerle izleyip yanımızdan geçip gittiler.
Sıcak havadan pek hoşlanmayan kızımı üzmemek için gece yolculuğunu tercih ettik. Rasih'e söylemesem de ya yolda kalırsak diye bir korkum vardı İzmir'e varıncaya dek. İzmir'den sonra hem kızıma daha bir güvenim arttı, hem uykumuz geldiğinden benzin istasyonlarının birinde uyku molası verdik. Yemeğimizi yedikten sonra uyumak için arabaya girdik.
O zaman ızdırap başladı. Koltuklar geriye yatmıyor, benim boyun korsem müthiş bir sıkıntı veriyordu. Ben sürekli şikayet ettiğimden çok yorgun olan Rasih kafasını koyacak uygun bir girinti arıyordu. Epeyce debelendikten sonra sızmışız.
Sabah serinlikte kızım (vosvos'um) müthiş keyifliydi. 800 km.lik yolu bizi hiç üzmeden getiren arabama sevgim bir kat daha arttı. Sizin de gördüğünüz gibi, onu güneşten korumak için yaptığımız tentesinin altında, bizim gibi Turgut Reis'li olmanın keyfini çıkarıyor. Arabamı çok seviyorum." Meral OKCU.
Site içinde kiraladıkları villa'nın giriş katı hobi atölyeleri, üst katları yaşam mahalleri…
Giriş katında da mutfak ve banyo olduğu için pek yukarıya çıkmadan günün çoğunluğunu atölyelerinde geçiriyorlar. Toz, toprak da yukarı çıkmamış oluyor.
Yine giriş katındaki müstakil bir odayı da bilgisayar ve dinlenme işlerine tahsis etmişler. Bahçede dikkatimi çeken ortanca ise dünyada tek çeşit herhalde; "şemsiyeli ortanca" familyasından… "Yok canım daha neler…" dediğinizi duyar gibi oldum. Meral Hanım ortancanın fazla güneşte kalmaması ve gölgeyi sevdiği için büyümesine katkıda bulunmak için almış ve dikmiş şemsiyeyi çiçeğin yanına olmuş size "şemsiyeli ortanca" herkesin de aklına gelmez; modelci farkı ne de olsa…
Rasih Bey, atölyesindeki çalışma düzenini yeni yeni oluşturmakta. Her şey yerli yerinde, düzenli. Her iki modelciye de keyifli ve huzur içinde model çalışmaları diliyorum.
Yukarıdaki iki fotoğraftan da anlaşılacağı üzere balkonlardan Turgutreis yat limanı ve sahil manzarası harika gözüküyor. Bu manzarada balkonda yemek yemenin tadı da başka doğrusu…
Bizim çocuklar rahat rahat uyusunlar diye ranza bile almışlar. Bu kadar ince düşünmeleri ve masraf yapmaları doğrusu bizi mahcup etti. Bizim afacanlar yok biz sizin yanınızda uyuyacağız diye ranzayı kullanmadılar.
Aşağıdaki fotoğraftan da görüleceği üzere gün batımı da ayrı bir güzellikte…
Kurtlanıp, yerimizde duramaz olunca biz çapkınlık yapmaya gidiyoruz diyerek hanımlardan izin aldık. Bu arada Meral hanım "modelcinin çapkınlığı ancak tekneleri incelemek olur" deyip bizi uğurladı. Rasih Bey'in otomobiliyle, birlikte, yaklaşık 45 dakika araba mesafesi uzaklığında İçmeler'deki AĞANLAR TERSANESİ' ni gezerek ilgimizi çeken tekneleri fotoğrafladık.
Bu arada bu tersanede Fason olarak ekibiyle çalışan ve Kestrel teknesini yapmakta olan LİDER YAT ALÜMİNYUM GEMİ İNŞAAT. DONATIM PASLANMAZ LTD ŞTİ.' nin ( www.lideryat.com ) sahibi Recep PEHLİVAN ile hemen tersanenin önündeki yolda karşılaştık. Rasih Bey şaka yaptığımı sandı. Kendisi halamın oğlu olur aynı zamanda. Ondan yaptığı tekne ile ilgili kısa bilgiler aldık.
Kestrel teknesi ile ilgili ayrintili bilgiler...
"Guletin Hikayesi" Yücel Köyağasıoğlu
 
 
 
Tırhandil model planı
(Çizim: Yaşar KÖKSAL) 1/20 ölçekli, Gezinti ve süngerci tiplerini içeren 8 büyük pafta plan setine ilaveten 209 adet araştırma fotoğraf ve grafikleri, 256 adet model yapım aşamaları fotoğrafları içeren CD dahil satın almak isteyenler www.gemimodelciligi.com/planlar.htm sayfasını kullanabilirler.
 
 
Daha fazla bilgi icin tiklayiniz...
Çapa (demir) ile ilgili ayrıntılı bilgiler için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.
Gemi Modeli aksesuarlar, malzemeleri, aletlerini incelemeniz ve isterseniz temin etmek için www.gemimodelciligi.com/salihoglu.htm sayfasını tıklayabilirsiniz.
 
 
 
Sayın Yücel Köyağasıoğlu'nun "İstanbul Kotraları" kitabını Bodrum seyahatimiz'den İstanbul'a dönünce edindim ve çok beğenerek gözden geçirip bir kısmını okudum. Okumaya da devam ediyorum.
Tesadüfe bakın ki Bodrum'da ahşap sarmasını çok beğendiğim ve fotoğrafladığım teknenin adını ve kısa hikayesini sonradan bu kitaptan öğrendim. Teşekkürler Sayın Yücel Köyağasıoğlu'na ve kitaba tüm emeği geçenlere. Özellikle 1930'lu yıllara ait kotralara özel bir ilgim var. Çocukluğum ve gençliğim Üsküdar'da geçtiği için kotralara aşinayımdır.
http://www.gemimodelciligi.com/sanatkarkotrasi.htm sayfasında görülen model kotra ilk gözağrımdır. Nihat dayımın vaktiyle yapmış olduğu kotra çocukluğumda hayallerimi süslemişti.
Aşağıdaki yazılar Yücel Köyağasıoğlu'nun "İstanbul Kotraları" kitabından alıntılanmıştır.
"Bu güzel kotrayı ilk defa 1950'de Büyükdere'deki çekek yerinde gördüm."
"Yanılmıyorsam Cumhuriyet tarihimizde Yıldız'dan sonra gelen ikinci tekneydi. İsveç yapımı olan Vega'nın gövdesi tümüyle çok kaliteli meşe ağacından imal edilmiş olup teknenin bordaları bir İskandinav mobilyası kadar düzgün, armozsuz ve pırıl pırıl vernikliydi."
"Vega, sonradan öğrendiğime göre İsveç'teki en büyük yelken kulübünün 1931'deki piyango teknesiymiş. Bahar ayları gelip de İsveç'te günler uzamaya başlayınca, kışın o kasvetli karanlığından kurtulan insanlar meydanlara yerleştirilen piyango teknelerini kazanabilmek için kuyruklar oluştururmuş. Herkesin başlıca rüyası, bir tekne sahibi olup denizlere açılabilmek olan 8 milyon nüfuslu İsveç'te, 1 milyona yakın tekne vardır. İşte Vega da bunlardan biriydi."
"Erik Eriksson Tersanesi'nde 1931'de inşa edilen teknenin boyu 8 metre, su hattı 7.5 metre, eni 2.5, derinliği 1.5 metre olup salmasında 2.25 ton balast bulunmaktadır. Vega, baş tarafı çok yüksek, kıvrık bir yeke ile kullanılan dümen palasını sivri kıçında taşıyan, tipik bir İskandinav teknesiydi. Üzeri yuvarlak ve oldukça yüksek olan kamara davlunbazı, beyaz boyanmıştı. Burnundaki, ucu kalkık civadrasına bağlı olan flok yelkeni, direk tepesinin çok altında yer alan şeytan çarmıklı çatalın dibinden basılırdı. Tipik bir kotra arması olan Vega'nın tabii ki bir de tirinket yelkeni vardı."
"Vega'nın bir balığı andıran su altı formu olağanüstü biçimliydi."
"Bülent Yazıcı'nın Vega'yı satın aldığını duyduk. Tekne artık Moda İskelesi'nin önünde duruyordu. Daha sonraları, Bülent Bey, Vega'yı 1967'de Şecii Edin'e sattı (Rıfat Edin'in babası)."
"Yaklaşık 8 yıl, Edin'ler hala bordaları vernikli olan bu güzel tekneyle defalarca yarışlara girdiler, en büyük rakipleri ise, emektar Seddülbahir'di."
"Vega, 1975'te tekrar el değiştirip İlkester polyesterlerinin sahibi veya müdürü olan bir bey tarafından satın alınıp bordaları beyaza boyatıldı. Tekrar el değiştiren tekne, bir ara ortadan kayboldu."
"Şimdilerde ise Vega, Bodrum İçmeler'de son günlerini bekliyor. 4 yıl evvel, şimdiki sahibi artık iyice eskimiş olan gövdesini tamamen kazıdı, çıplak hale getirdi. İnatla 1 cm'e yaklaşan armozlarına çıta çakıp tekrardan vernikli hale getireceğini söylüyordu. Artık bu teknenin tek kurtuluş yolu, ancak yaşlı gövdesinin ince bir cam elyaf takviyeli epoksi ile kaplamaktı. Bunu ne kadar kendisine izah etmeye çalıştımsa da, bir türlü ikna edemedim. Soyulmuş tekne, dört yıldır yağmurun ve güneşin altında, gözlerimin önünde çürüdü bitti. Artık tersane sahibi Erol Ağan'ın vuracağı kazmayı bekliyor (Ocak 2006)." Yücel Köyağasıoğlu