Ana Sayfa - Mehmet Salihoğlu Hobi Atölyesi -Yeni Proje Çalışmaları - Restorasyon - Gemi Modelcileri - Makaleler - Dersler - Kitaplar - Planlar - Alet ve Malzemeler - Atelye ve Dükkanlar - Kendin Yap - Galeri - Fotoğraf Arşivi - Güncel - Geçmişte - Pulculuk - Sponsorlar - Basın -İlgi - E-mail - Linkler

"Hamağın bir ucunu erik ağacına diğer ucunu kiraz ağacına bağladım." Mehmet Salihoğlu - 30 Haziran 2013
Kızımın yakasını bir türlü bırakmayan idrar yolları enfeksiyonu 10 gün hastanede yatmasını gerektirdi ona eşlik eden annesiyle (eşimle) birlikte. Olumu test sonuçları alınınca İki hafta önce hastane çıkışında "Baba, çok sıkıldım, bir yerlere gidelim" isteği ve yalvarışını yerine getirmek için çok sebep vardı. Arkadaşları okul karnesini aldı, bir çoğu tatile çıktı, benim kızım karnesini bile elden alamayıp hastaneye yatmak zorunda kalmıştı. Hangi Anne ve Baba bu duruma kayıtsız kalabilir? Allah beterinden korusun.
İstanbul'da; büyük kentte yaşamak, artıları, eksileri…Özellikle bu sene adeta nefes alamıyorum. Başta trafiği, kalabalığı, kural tanımayanların yaşattığı sıkıntılar, varoşlarda yaşayanların bir kademe atlayınca yeni yaşadıkları yerlerdeki eskilere verdiği sıkıntılar (dağ'dakinin bağ'dakine davranışı)…Yaşlanıyorum galiba… Yaşlanmışım bile; kısmet olursa Ağustos 2013 ayında 49 yaşımı doldurup emekli oluyorum.
Kentsel dönüşüm projesi ve imar durumunun gelecekte daha kısıtlı olacağı nedeniyle atölyemin karşısındaki komşum harekete geçip çoçukluğundan beri oturup büyüdüğü, evlendiği ve çoluk çocuğa karıştığı evi ve bahçesini boşaltıp bir müteahhit ile anlaştı bile. Sıra (en fazla 4-5 sene sonra) babamın yıllarca emek verdiği ve hala da verdiği emeği gözü gibi korumaya çalıştığı bizim binaya da gelecek. Atölyemin ve çalışma ofisi olarak kullandığım dairemin de yer aldığı baba emeği bina da yaşlandı artık. Atölyemi taşımak çok zor olacak, peki ama nereye?
Daha bir çok konu zihnimde dolaşırken iki hafta önce Cuma günü sabah emektar otomobilimize binip eşimin babasının Sakarya ili, Geyve ilçesi, Ali Fuat Paşa beldesi, Epceler köyü'ndeki 5.5 dönüm içinde meyve ağaçlarıyla dolu 2007 yılından beri yazlık olarak kullandığı dubleks evine 2 sene sonra tekrar misafir olduk. İstanbul'dan 1.5 - 2 saat sürüyor.
Ohhh…. Dünya varmış! Mis gibi gübre kokusu, çeşit çeşit kuş cıvıltıları, bir eşeğin anırma sesi, çeşit çeşit ağaçlar, çiçekler, mangal için satın aldığım kanat'ların kokusunu farkeden kediler…
Hamağın bir ucunu kiraz ağacına, diğer ucunu da erik ağacına bağladım, ayakkabımı çıkarıp hamağa uzandım ve doğayı dinlemeğe başladım, bir çokları için basit bir yaşam tarzı olan bu durum beni ve hamağı kullanan diğer aile bireylerini canlandırmaya yetti bile.
Ayaktakiler: soldan sağa; eşimin babası Rasim Enver TORUN, annesi Fitnat TORUN, eşim Nevin SALİHOĞLU
Ortadakiler: soldan sağa; kızım Ayşe Nazlı SALİHOĞLU, kayınbiraderimin kızı Melek TORUN
Öndekiler: soldan sağa; oğlum Beren SALİHOĞLU, diğer kayınbiraderimin oğlu Ömer Faruk TORUN.
Köyde çok beğendiğim bir kütük ev…
Kayınpederim Enver babam ve kayınvalidem Fitnat annem bize ve diğer çocuklarına pek ziyaretlerine gitmediğimiz için haklı olarak kızmaktalar. 5.5 dönüm bahçe onlara bakamadıkları için fazla geliyor. Daha küçük yer almak için mevcut taşınmazları satma kararı aldılar.
Epceler köyündeki 5.5 dönüm meyva ağaçları ile dolu bahçe tek parsel, müstakil tapulu, üzerinde 2007 yılında yaptırdığı 75 m2 dubleks ev dahil 250.000 TL fiyatla satılık.
Yine Epceler köyü alanı içinde 5 dönüm, tek parsel, müstakil tapulu, zeytin ağaçları ile dolu bahçe 70.000 TL fiyatla satılık.
Ali Fuat Paşa beldesinde her biri ayrı ayrı 140 m2 olup 2 dükkan ayrı ayrı 75 TL fiyatla satılık.
Geceleri serin oluyor, Akşam mangaldan sonra yine mangalda ateş yakıyoruz. "Cır cır" sesleri arasında küçük ışıklar saçan canlılara eşlik eden rüzgarın sesi…Sabah erken kalkıp annemin ekinlerini suluyorum ki babamın yakasını bıraksın, çünkü babam sulama yaparken kaytarıyormuş. Ohh be nefes alabiliyorum artık…! Şunu anladım ki artık İstanbul'da yaşamak bana çok ağır geliyor. Fakat çocuklarım daha küçük, eşimin emekliliğine de daha 6 sene var. Daha nereye kadar erteleyeceğiz bilmiyorum. Mesleğimi (Serbest Muhasebecilik) bırakıp hobimi iş edinmek ilk adımmış, simdi doğayla baş başa yaşamayı başarabilirsek 2. adımı atmış olacağız diye düşünüyorum.
Kafamda şu soru devamlı misafir olmakta; acaba doğaya yakın kent merkezine de pek uzak olmayan bir yer kaldı mı? İstanbul'u terk etme fikri her geçen gün aklımı kurcalamakta…
Hayalim mi? Denize nazır bir çiftlik;keçi, koyun, kaz, ördek, tavuklar, kabadayı bir horoz, yavruları minik civcivler, bekçimiz Sivas kangal köpeðimiz…Deniz kenarında ahşap bir iskele, ahşap iskele babasına bağlı tam donanımla bir sandal… Çiftlik içinde ahşap ahırlar, marangozhanem, atölyem, ikamet ettiğimiz kütük ev, organik olarak yetiştirdiğimiz meyve ve sebzeler…