|
Kızımın yakasını bir
türlü bırakmayan idrar yolları enfeksiyonu 10 gün hastanede yatmasını gerektirdi
ona eşlik eden annesiyle (eşimle) birlikte. Olumu test sonuçları alınınca
İki hafta önce hastane çıkışında "Baba, çok sıkıldım, bir yerlere gidelim"
isteği ve yalvarışını yerine getirmek için çok sebep vardı. Arkadaşları
okul karnesini aldı, bir çoğu tatile çıktı, benim kızım karnesini bile elden
alamayıp hastaneye yatmak zorunda kalmıştı. Hangi Anne ve Baba bu duruma
kayıtsız kalabilir? Allah beterinden korusun. |
İstanbul'da; büyük
kentte yaşamak, artıları, eksileri…Özellikle bu sene adeta nefes alamıyorum.
Başta trafiği, kalabalığı, kural tanımayanların yaşattığı sıkıntılar, varoşlarda
yaşayanların bir kademe atlayınca yeni yaşadıkları yerlerdeki eskilere verdiği
sıkıntılar (dağ'dakinin bağ'dakine davranışı)…Yaşlanıyorum galiba… Yaşlanmışım
bile; kısmet olursa Ağustos 2013 ayında 49 yaşımı doldurup emekli oluyorum. |
Kentsel dönüşüm projesi
ve imar durumunun gelecekte daha kısıtlı olacağı nedeniyle atölyemin karşısındaki
komşum harekete geçip çoçukluğundan beri oturup büyüdüğü, evlendiği ve çoluk
çocuğa karıştığı evi ve bahçesini boşaltıp bir müteahhit ile anlaştı bile.
Sıra (en fazla 4-5 sene sonra) babamın yıllarca emek verdiği ve hala da
verdiği emeği gözü gibi korumaya çalıştığı bizim binaya da gelecek. Atölyemin
ve çalışma ofisi olarak kullandığım dairemin de yer aldığı baba emeği bina
da yaşlandı artık. Atölyemi taşımak çok zor olacak, peki ama nereye? |
|
Daha bir çok konu zihnimde
dolaşırken iki hafta önce Cuma günü sabah emektar otomobilimize binip eşimin
babasının Sakarya ili, Geyve ilçesi, Ali Fuat Paşa beldesi, Epceler köyü'ndeki
5.5 dönüm içinde meyve ağaçlarıyla dolu 2007 yılından beri yazlık olarak
kullandığı dubleks evine 2 sene sonra tekrar misafir olduk. İstanbul'dan
1.5 - 2 saat sürüyor. |
Ohhh…. Dünya varmış!
Mis gibi gübre kokusu, çeşit çeşit kuş cıvıltıları, bir eşeğin anırma sesi,
çeşit çeşit ağaçlar, çiçekler, mangal için satın aldığım kanat'ların kokusunu
farkeden kediler… |
Hamağın bir ucunu kiraz
ağacına, diğer ucunu da erik ağacına bağladım, ayakkabımı çıkarıp hamağa
uzandım ve doğayı dinlemeğe başladım, bir çokları için basit bir yaşam tarzı
olan bu durum beni ve hamağı kullanan diğer aile bireylerini canlandırmaya
yetti bile. |
|
Geceleri serin oluyor,
Akşam mangaldan sonra yine mangalda ateş yakıyoruz. "Cır cır" sesleri arasında
küçük ışıklar saçan canlılara eşlik eden rüzgarın sesi…Sabah erken kalkıp
annemin ekinlerini suluyorum ki babamın yakasını bıraksın, çünkü babam sulama
yaparken kaytarıyormuş. Ohh be nefes alabiliyorum artık…! Şunu anladım ki
artık İstanbul'da yaşamak bana çok ağır geliyor. Fakat çocuklarım
daha küçük, eşimin emekliliğine de daha 6 sene var. Daha nereye kadar erteleyeceğiz
bilmiyorum. Mesleğimi (Serbest Muhasebecilik) bırakıp hobimi iş edinmek
ilk adımmış, simdi doğayla baş başa yaşamayı başarabilirsek 2. adımı atmış
olacağız diye düşünüyorum. |
Kafamda
şu soru devamlı misafir olmakta; acaba doğaya yakın kent merkezine de pek
uzak olmayan bir yer kaldı mı? İstanbul'u terk etme fikri her geçen gün
aklımı kurcalamakta… |
Hayalim mi? Denize
nazır bir çiftlik;keçi, koyun, kaz, ördek, tavuklar, kabadayı bir horoz,
yavruları minik civcivler, bekçimiz Sivas kangal köpeðimiz…Deniz
kenarında ahşap bir iskele, ahşap iskele babasına bağlı tam donanımla bir
sandal… Çiftlik içinde ahşap ahırlar, marangozhanem, atölyem, ikamet ettiğimiz
kütük ev, organik olarak yetiştirdiğimiz meyve ve sebzeler… |